Psk. Nur Dinçer Genç

Boşanma sonrası çocukla birlikte kalmayan ebeveyn için, çocukla ne sıklıkta bir araya geleceği konusu oldukça düşündürücüdür.Ülkemizde aksi bir durum olmadıkça, özellikle yaşça küçük çocukların velayeti anneye verilmekte ve babalara 15 günde bir çocuğunu görme hakkı tanınmaktadır.Ancak bu süre, bir çocuğun hayatında en yakın bağlanma figürleri olan anne ve babasına fazlasıyla özlem duyacağı kadar uzundur.

Yine de eşler, gerek birbirlerine karşı bitmeyen öfkeleri ve kırgınlıkları nedeniyle, bazen de hayat kendileri için pratikte daha kolay hale geldiği için bu düzene sadık kalmaktadırlar.

Oysa çocuğun penceresinden bakmak çoğu zaman ebeveynlerin düşünmediği bir bakış şeklidir. Onlar hala birbirlerinin canlarını acıtmaya devam ederken ya da kendi yaralarıyla,kırılganlıklarıyla boğuşurken çoğu kez çocuğun ihtiyaçları gözden kaçmaktadır. Üstelik bunu yaparken çok da iyi niyetlidirler. Bir yandan çocuğu (ve tabii kendisini) - ötekinden- koruduğunu düşünmekte, bir yandan da çocuğun böyle daha rahat ve mutlu olduğuna kendini ikna etmektedir.Zaten boşanma da çocuk için daha iyi olacağı düşünülerek yapılmamış mıdır?

Öteki ebeveyn ise şayet çocukla ilgili sorumluluklar almaya zaten gönüllü değilse ya da birlikte geçirilen anları nasıl planlayabileceğine dair endişeler taşıyorsa iki haftalık periyod bile ona çok sık gelecektir.

Peki çocuğun ihtiyaçları neler ve görüşme sıklığı nasıl ayarlanmalıdır?

Yapılan bir çok araştırma göstermektedir ki, ebeveynler arasında çatışmalar sürüyor, kavga ve tartışmalar çocuğun önünde gerçekleşiyorsa her bir ebeveynden ötekine gidiş geliş çocuk için daha travmatik olmakta, çocuk zarar görmektedir. Hatta çoğu kez çocuk bu görüşmeleri istememekte ya fiziksel şikayetler - hastayım bu haftasonu babama gitmesem olmaz mı gibi- ya da bazı bahanelerle - çok ödevim var annemle bu hafta görüşmesem de onları tamamlsam gibi- görüşmelerden kaçmaktadır. Çünkü kafasında anne ve babasının kendisi ile ilgili her bir araya gelişlerinde tartışma çıkması kaygısıyla kendince duruma çözümler yaratmaktadır. Oysa anne ve baba da bu durumu -zaten çocuk ta seninle görüşmek istemiyor- ya da - senden geldiğinde çok huysuz ve huzursuz oluyor- karşı tarafla ilgili olumsuz fikirlerine kanıt olarak görmektedirler.

Anne ve babanın yapacağı en doğru düzenleme, çocuğun isteklerinin sorulduğu ve herkesin kendini en iyi hissettiği, ortak bir görüşme düzeni olmalıdır.

Bazı araştırmalar, aralarında çatışma yaşamayan ebeveynleri ile sıklıkla görüşen çocukların, ebeveynleri ayrıldıktan sonraki yeni hayat düzenine kolayca uyum sağladıklarını kanıtlamıştır.

Anne ve babaların birbirlerine olan olumsuz duygularının etkisi ile çocuğunu "diğerinden" mahrum bırakması çocuğun hayata uyum sağlamasını zorlaştırdığı gibi, ileride önüne çıkacak her yeni problem durumunda da sorunu çözmek için çözüm yolları üretmek yerine, daha ağır problemlere neden olacaktır.

Gerek çocukla birlikte kalan, gerekse sadece belli aralıklarla görüşen ebeveyn için akılda tutulması gereken önemli nokta, evlilik ve eşlerin birlikte olma isteğinin bitmiş olmasına rağmen, çocuk nedeniyle devam eden ve hiç bitmeyecek olan bir ortaklığın sürmekte olduğudur. Ebeveynlerin sağlıklı bir biçimde sadece çocukla ilgili konular da ortak kararlar alabilmeleri, kendi duygularını çocuk üzerinden yaşamadan bu kararları alabilmeleri çocuğun ruh sağlığı açısından da gereklidir.

Boşanma sonrası yapılacak olan her düzenlemeye çocuk açısından da bakmak, çocuğun ihtiyaçlarını gözetmek öncelik taşımalıdır.

Psk. Nur Dinçer Genç