Av. Eda Berat Deniz

Sadakat borcu, evlilik birliğinin kurulmasıyla birlikte eşlerin uymak zorunda olduğu yasal bir yükümlülüktür. Medeni Kanun'un 185. maddesinin 3. fıkrası "Eşler birlikte yaşamak, birbirine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar." şeklindedir. Zina, sadakat yükümlülüğüne aykırı davranıştır ve Kanun'da boşanma sebebi olarak düzenlenmiştir. Dolayısıyla zina yapan eşe diğer eş boşanma davası açabilir, bu davayla birlikte veya bağımsız olarak ondan maddi-manevi tazminat talep edebilir. Peki eşin birlikte zina yaptığı kişiye karşı hukuk bize dava hakkı tanıyor mu?

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2010/4-129 Esas, 2010/173 Karar ve 24.3.2010 tarihli kararını incelediğimizde bu sorunun cevabının ‘evet' olduğunu görüyoruz.

Karara konu davada davacı kadın, davalının, kendisi ile evli olduğunu bildiği halde eşi ile gönül ilişkisine girdiğini, bu eylemin kişilik haklarına saldırı oluşturduğunu iddia ederek manevi tazminat istemiştir.

Karar'da aile birliğinin önemi ve sadakat borcunun niteliği açıklanmış ve şu ifadelere yer verilmiştir :

"""Diğer taraftan, eşler evlilik birliğini kurmakla birbirlerine sadakat borcu altına girdikleri gibi, mensubu oldukları aile birliğine karşı da sorumluluk altına girerler. Davacının eşinin evli olmasına rağmen bir başkası ile cinsel ve duygusal ilişkiye girmesi, evlilik sözleşmesi ile bağlandığı, sadakat borcu altına girdiği eşine karşı haksız eylem niteliğindedir. Davalı kadın da, evli olduğunu bilerek davacının eşiyle gayrı resmi ilişkiye girmek ve ondan çocuk sahibi olmak suretiyle, gerek yasalarca gerek örf ve adet hukukunca korunmayan haksız bir davranış içine girmiştir. Bu davranış da açıkça haksız eylem niteliğindedir."""

Zina boşanma sebebi olduğu gibi, aynı zamanda kişilik haklarına aykırılık da teşkil eder, nitekim boşanmada istenen manevi tazminatın dayanağı söz konusu aykırılıktır.

Yargıtay, yalnızca eşin değil, aldatma eylemine katılan kişinin eyleminin de diğer eşin kişilik hakkına saldırı olduğuna karar vermiştir.

"""Böylece, evli bir kimsenin evlilik dışı birlikteliği, diğer eşin sosyal kişilik değerlerine saldırı niteliğinde olduğu gibi, bu eyleme katılan kişinin eylemi de bundan ayrı düşünülemez. Dolayısıyla, bu eyleme evliliği bilerek katılan kişi de diğer eşin uğradığı zarardan sorumludur."""

Sonuç olarak günlük dilde ‘yuva yıkmak' olarak bahsettiğimiz davranışı gerçekleştiren ‘üçüncü kişi' de hukuk önünde sorumludur. Mahkemelerce tazminatın miktarı, somut olayın koşullarına ve tarafların sosyo-ekonomik durumlarına göre belirlenecektir.

Ayrıca, her ne kadar Yargıtay kararının içeriği aldatılan bir kadınla ilgili olsa da, söz konusu tazminat davası, cinsiyete bağlı olmaksızın aldatılan tüm eşler tarafından açılabilecektir.

Av. Eda Berat Deniz